eblemis adlı kullanıcının mesajları

    Şimdi şöyle kısacık bir özet geçeyim.


    Burada bir ton yazı yazdık. Senin yazdıklarını benim dışımda kaç kişi anladı, benim yazdıklarımı senin dışında kaç kişi anladı? İtiraf etmek gerekirse bu konularda araştırma yapmış, belli başlı bir altyapıya sahip biri olarak ben bile bazı yazdıklarını anlamakta zorlandım. Bu senin anlatamamanla ilgili değil, anlattıklarının fazlasıyla teknik olması ile ilgili bir durum. Bu bile aslında sana basit gelen Linux ve OS tweak inceliklerinin sıradan ev veya ofis kullanıcısı için ne kadar zor ve kafa karıştırıcı olduğunun bir kanıtı.


    Ben Alper haksız demiyorum, sen de Evren haksız demiyorsun anladığım kadarıyla.


    Sebebi çok basit: Bakış açılarımız farklı.


    Sen diyorsun ki Linux'ta cirit atarım, ıcığını cıcığını karıştırır, içini dışına çıkarırım, web gruplarda açık kaynak yazılım parçacıkları toplar bunlardan sistem üretirim ve sonuçta çok iyi bir performansa ulaşırım.


    Doğrudur, yapılır. Fakat ben de diyorum ki bir Apple alır, düğmesine basar dvd'sini içine atarım, kurulum bitince her istediğimi tek tıklamayla hallederim, sonuçta çok kolay kullanan ve iyi ayarlanmış bir Linux sisteme kafa tutacak performans sağlayan bir sisteme sahip olurum.


    Linux'u asla küçümsemiyorum. Evimde kullandığım Dreambox ve Linksys router'ımda Linux kurulu olduğunu biliyorum ve linux mimarisini takdir ediyorum. Ne var ki, Linux'ta bahsettiğin gibi akıcı bir sistem kurmak kovayı fincanla doldurmaya benziyor. Microsoft'ta kova delik, Apple'da ise getirip dolu bir kova veriyorlar eline.


    Güzel benzetme oldu sanki. =)


    Mac OS Leopard'ın retail dvd'si satıştaydı fakat Snow Leopard ile PowerPC işlemci serisine verilen destek sonlanınca sadece update versiyon çıkardılar. Server versiyonu var satışta 500$ fiyatla.


    EULA'da belirtilen şey tamamen ürün desteği ile ilgili. Yani kullanıcıya sattığı ürünü şuna kuramazsın buna kurabilirsin diye bir şey diretemezler hukuki olarak. Kullanıcı aldığı ürünü satmaya ya da dağıtmaya kalkışmadığı sürece ortada bir illegaliteden söz edilemez. Olsa olsa ürünün Apple üretimi olmayan bilgisayarlara kurulumu "onaylanmıyor" diyebiliriz. İllegal diyemeyiz. Ayrıca Hackintosh kurulmuş PC'lerin bile en ufak sorun olmaksızın, OS'un kendi uptade araçlarıyla resmi Apple serverlarından kolaylıkla update edilebiliyor olması EULA'yı Apple'ın da pek sallamadığını gösteriyor ki bunun muhtemel sebebini yazmıştım zaten.


    Bu arada bizim ses kayıt programlarının açık kaynak kodluları var ufak tefek ama en iyi ihtimalle bile olacağı çerezden öteye gidemeyecektir. Ses kayıt işinde yazılım dışında donanımsal destek de gerekiyor ve bu donanım tabii ki yazılımla birlikte geliyor. Open Source kaynaklar ancak donanımın gücünün yettiği kadar iş görüyor, sonrasında iş donanım-yazılım paketlerine geliyor. Dünyada en çok kullanılan ve en üstün DAW(Digital Audio Workstation) yazılımı olarak tanınan Pro Tools'un olayı şöyle bir şey mesela: http://www.avid.com/US/products/Pro-Tools-HD-3-Accel-Systems http://www.compel.com.tr/P/17-12-857


    Öyle açık kaynak ile olacak işler değil yani pek. =)


    Apple'ın intel'e geçmesi ile üstünlüğünü kaybettiğini düşünmek tamamen yanlış. Neticede Windows 98'den bu yana gelişimi sürdürürken Mac OS da yerinde saymadı. Windows ve PC tarafında yaşanan gelişmeleri Apple da Mac OS ve Mam mimarisi üzerinde yaptığı güncellemelerle yaşadı.


    Yazdığın test kurgusu bile aslında Mac'in ne denli üstün olduğunu bir hayli açık şekilde gözler önüne seriyor. Diyorsun ki; "Bu durumda da iyi konfigure edilmiş kullanılmayacak servisleri kapatılmış kernelı kullandığı donanımın minimum destek ihtiyaçlarını bilen biri tarafından derlenerek gereksiz donanım destekleri vs kaldırılılmış 64 bit Linux yüklü bir pc önde bitirecektir."


    Bir defa "işletim sistemi platformu değiştirmez" yaklaşımı bana göre son derece hatalı. Bu önermenden aynı platform ve donanım üzerinde çalışan bir Windows Vista ile bir Windows 7'nin aynı performans sunacağı anlamı çıkıyor ki bunun böyle olmayacağını sen de biliyorsun. Artı olarak işletim sistemi üzerinde gerekli ayarlamaların ve kaynak yönetim planın elle yapılmış olması halinde aradaki performans farkının azalacağı da bir gerçek. Ne var ki bu bahsettiğin ayarları yapmak aslında işletim sisteminin çalışma şekline müdahale etmek anlamına gelir. Bir nevi software overclock yaparak bir platformu hızlandırmak, o platformun son kullanıcı katında yakalayabildiği performansı yansıtamaz.


    İkinci olarak, yazdığın şekilde yapılacak bir testte, yazdığın şekilde x64 Linux ile, yazdığın pek çok ayarlama yapılmış ve teste yönelik olarak kullanılmayacak servislerin kapatılmış olduğu, dolayısıyla testte kullanılacak uygulamalar dışında yapılacak pek çok işi yapabilecek durumda olmayan ve aslında tam da bahsettiğim gibi power-user eliyle modifiye edilmiş bir sistemin karşısına standart haliyle bir Mac koymuş oluyorsun. Bu durumda Mac OS'un kullanıcı dostu yapısını, ayar ve kurcalama istemeyen ve gerektirmeyen yapısını, standart haliyle ve herhangi bir kullanıcının "hiçbir şey yapmasını gerektirmeden" profesyonelce hazırlanmış bir Linux sisteme kafa tutabildiğini kabul etmiş oluyorsun.


    Mac OS da Unix tabanlı bir sistem olduğuna göre, Linux için anlatmış olduğun "tweak"lerin aynıları Mac OS'a da yapılmış olduğunda bahsettiğin testten nasıl bir sonuç çıkacağını tahmin edersin sanırım.


    Geek'lere Mac OS yerine Linux kurmasını tavsiye ediyorsun ki evet, buna katılıyorum. Kernel derlesinler, kendi yazılımlarını derlesinler, sistemlerinden maksimum verim almak için kırk takla atsınlar, emek versinler, bunlar zevkli ve keyifli uğraşlar.


    Fakat ben Mac ve Mac OS'u savunurken hep şunları söyledim; "Kullanım kolaylığı", "Kullanıcı dostu". Benim kişisel tavsiyem, Linux kurup kernelle, yazılım derlemeyle, kext uyarlamaya uğraşana kadar Mac OS kurup arkaya yaslanarak PC platformunda yapmak zorunda olduğunuz ama aslında işletim sisteminin yapması gereken şeyleri olması gerektiği Mac OS'un sizin yerinize yapmasının keyfine varın.


    Ben şunu anlayamıyorum: "Neden bilgisayarın yapması gereken ama yapmadığı ya da düzgün yapamadığı şeyleri kendimiz yapmak zorunda kalmayı "güçlü platform"" olarak görüyoruz?
    Standart ana akım(mainstream) bir son kullanıcı bir bilgilsayarda ne yapmak ister? İnternete girmek, oyun oynamak, çizim, tasarım, dizgi, beste, kayıt gibi mesleki işlerle uğraşmak ve sair. Peki bu son kullanıcı internette girmek için neden ethernet sürücüsü ile, ip kofigürasyonu ile, ActiveX denetim ayarları ile, browser tweakler ile uğraşsın? Neden oyun oynamak için DirectX ile, ekran kartı sürücüleri ile, kasanın ekran kartının işlemcinin sıcaklığı ile meşgul olmak istesin? Neden çizim yapmak için .Net framework ile, Visual C++ ile tebelleş olmak zorunda kalsın?


    Şu anda gelmiş geçmiş en iyi Windows sürünü olduğunu düşündüğüm Windows 7'me kurulu programlara bakıyorum:
    Nero: Çünkü Windows adam gibi DVD-DL yazmayı beceremiyor.
    Tam 10 kalem Canon sürücü ve yazılımı: Çünkü bir yazıcı bağladım.
    CCleaner: Çünkü durmaksızın şişen Registry'mi rahatlatmak zorundayım.
    Nod32: Çünkü ne kadar dikkatli davransam da her an bir yerlerden bir autorun.exe olasılığı mevcut.
    EWX ses kartı sürücüsü: Çünkü çalıştığım profesyonel kayıt programları onboard ses kartları ile çalışmıyor ve bu zıkkım ses kartını kurmak için tam bir haftamı harcadım. Buna rağmen daha yarım saat önce bilgisayarım bu sürücünün bir .dll'sini göstererek mavi ekran verip restart attı.
    File Scavenger: Çünkü Windows'un -nadiren de olsa- attığı restartlardan zarar gören hard disklerimdeki veriyi Mac OS'la açıp okuyabildiğim halde Windowsla okuyamıyorum. Dosya sistemi Microsofta ait olan NTFS olmasına rağmen.
    .Net Framework 4 Client ve Extended: Çünkü AutoCAD 2011 bu zıkkım olmadan çalışmıyor. İşin komik yanı, bunlar olmasına rağmen de çalışmıyor. Eminim bu durumun bir çözümü mevcuttur ama artık internette workaround aratmaktan tiksindim. Google'a "airgun" yazsam otomatik tamamlama "airgun workaround win7" diye tamamlıyor artık.
    Visual C++ 2005'ten 2010'a kadar çeşitli versiyonlardan tam 18 kalem: Neden orada olduklarını bile bilmiyorum, en son kaldırdığımda sürekli kullandığım bir şeyler çalışmamıştı, hatırlayamıyorum.
    Microfot WSE 3.0: Çünkü Microsoft web servislerinin güvenliğini sağlamayı bir türlü becermeyip durmaksızın sdk yayınlıyor.
    MSXML 4.0: Yine kurduğum bir başka yazılımın çalışması için gerekliydi, ne olduğunu hatırlamıyorum.
    3 farklı ekran kartı sürücüsü: Çünkü sürücüler olmadan bir browser penceresi açmak bile 10 saniye sürüyor. Grafik sürücüsüyle ne alakası olduğu ise tam bir muamma.
    Speedfan: Çünkü en kaliteli soğutma ekipmanlarına sahip olmama rağmen fan gürültüsünden gece bilgisayarı açık bırakamıyorum.
    TeamViewer: Çünkü durmaksızın bilgisayar arızası yaşayan eş dost akrabaya telefonda laf anlatmaktan sıkıldım ve artık görerek kendim yapıyorum.


    Bunlara Windows'un beraberinde kurulan yazılımların berbat ve yetersiz olması sebebiyle onların yerine kurduğum winamp, VLC, Firefox, Chrome, Winrar, codecler falan dahil değil daha.


    Şimdi bu tabloya bakarak soruyorum: Ben sadece internette gezmek, iki üç ofis dökümanı hazırlamak, biraz oyun oynamak, dizi film falan izleyi müzik dinlemek ve ses kayıt işleme programlarımı çalıştırmak istiyorum. O zaman neden bu kadar gereksiz detayla uğraşamak zorunda kalıyorum? Neden bu kadar ıvız zıvırla zihnimi meşgul ediyorum?


    PC'de formatlarla uğraşır, işletim sisteminin her yeni versiyonuyla yeni yeni sürücüler yazılmasını beklerken Mac OS kendi kendini ses soluk çıkarmadan update ediyor, haberin bile olmuyor.


    2002'de aldığı iMac'i halen kullanmakta olan arkadaşım "format"ın ne olduğunu unutmuş durumda. 2004 model Powerbook G4'ünü Mac OS X Tiger ile kullanan bir başka arkadaşım ise 1gb ram ve 1.5Ghz G4 işlemci ile benim Intel E6750 işlemci, 4Gb Ram, R9800GT ekran kartlı makinemden daha hızlı photoshop çalıştırıyor. Benim ısrarlarımla workstation olarak Mac Pro alan bir arkadaşım "abi Mac kullanmayı öğrenebilir miyim bilmiyorum" derken aleti kurduktan 10 dakika sonra "Bitti abi bu makina, ne kadar basitmiş her şey." diye kalktı makinanın başından.


    Hani demişsin ya; "ve günlük kullandığım laptop ta ufak bir iş için linuxte fazladan bir kaç tık'a ya da çok özelleştirme ile uğraşmaya vaktim yok." diye, işte aynı şeyi söylüyorum ben de. Kimsenin bunlara harcayacak vakti yok aslında. Ama nasılsa bunlarla uğraşmak marifet haline gelmiş bulunmakta. Ben bu ıvır zıvıra harcadığım vakte acıyorum şimdi düşününce. Mac OS'un en büyük üstünlüğü kullanıcıyı bu gereksiz işlemlerden uzak tutması işte. Film mi izleyeceksin, tıklıyor izliyorsun. Çalışacak mısın? Çalışacağın programın simgesini tutup bilgisayar simgesine taşıyorsun, tak diye kurulup çalışmaya başlıyor. İnternet'e mi gireceksin? Ethernet'le, Lan'la uğraşmak yok. Kabloyu tak, Safari'ye tıkla, bitti. Update? Haberin bile olmuyor. Bir programı kaldırmak istiyorsan Windows'taki gibi Program Ekle Kaldır'la uğraşmıyor, kaldırdığın programın updatelerini ayrı ayrı silmiyor, sildiğin programın registry ve dll kalıntılarını temizlemek için boğuşmuyorsun. Program simgesini çöpe taşıyorsun, konu kapanıyor.


    Mac'in güzelliği her şeyin bu kadar basit olması ve basitliğinin yanında standart haliyle diğer platformlardan daha performanslı çalışıyor olması.


    2002'de iMac alan arkadaş o sene benim aldığım bilgisayarın iki katı para vererek almıştı iMac'i. O zaman "ne aptalca" diye düşünmüştüm ama şimdi bakıyorum, o iMac aldıktan sonra ben tam 4 kere PC toplamışım, toplamda onun verdiği paranın 3 katını harcamışım. Haliyle düşünüyorum: Neden o kadar para verdim?


    Bu arada PC'ye yasal Mac OS kurmak mümkün. Apple Mac OS'u ayrı olarak satıyor ve retail Mac OS dvd genelde uyumlu donanıma sahip PC'lere kurulabiliyor. Artı olarak Apple'ın PC için korsan Mac OS X dağıtımlarını engellemek için hiçbir şey yapmıyor olması da bu dağıtımların ne kadar yasadışı olduğunu sorgulamaya sebep oluyor. Ne de olsa yasadışı bir Mac OS kurulumunu genelde gidip bir Mac almak takip ediyor ve haliye Apple da bu korsan yayılıma müdahale ederek PC kullanıcılarına bu şekilde ulaşma sistemini tanıtma fırsatını tepmek istemiyor. Benim değerlendirmem bu yönde.


    En son NetCad kullanıcı olan ve Windows XP ile çalışmak zorunda kalan bir arkadaşıma Macbook Pro aldırıp Bootcamp ile Windows kurdurdum ve kendisi şu anda her görüştüğümüzde Macbook'tan ne kadar memnun olduğunu, daha önce hiç bir bilgisayarda bu kadar akıcı bir Windows kullanmadığını anlatarak bana ısrarlarım için teşekkür ediyor.


    Ha bir de unutmadan; google bile kurumsal olarak Mac'e geçiyor artık. Server bazında bir değişim okumuştum geçenlerde ama şimdi kaynağını bulamadım.


    Demem o ki, ayarla falan uğraşmadan, cihazın sağında solunda kaybolmadan, bir şeyleri bozarım korkusu taşımadan her şeyi rahatlık ve hızla yapabilmek isteyenler için en iyi seeçenek Apple. g;$i

    Bir power-user için HTC daha başarılı olabilir. Fakat günlük kullanımda kullanıcı dostu iOS olsun, inanılmaz app zenginliği olsun, tasarımı olsun, ekran çözünürlüğü olsun iPhone önemli ölçüde üstün bir alet.


    HTC ile root'udur , rom'udur, android market'ı açana kadar bile kırk takla atmak gerekiyor. iPhone'da ise en fazla uğraşacağınız jailbreak olacaktır.
    Adhoc bağlantı bile yapamayan android sistemler ancak bilgisyarda da pc'nin orasını burasını kurcalayıp overclock yapan, linux'la uğraşan, windows'un tuhaf tuhaf tweakleriyle vakit harcayan kimseler için çekici gelmekte. Ne var ki bu kimseler de Mac OS'un sadeliği, rahatlığı, yapması gereken her işi yaparak sizi onun yapması gereken işleri yapmak zorunda bırakmaması ile eninde sonunda Mac OS'un son kullanıcı katında en güçlü OS olduğunu kabulleniyor ve genelde en son uğraştıkları "geek"lik benim gibi PC'ye Mac OS kurmak oluyor. iOS'ta da aynı durum geçerli. Tamam android pek çok kişiselleştirme, ayar ve yönetim imkan sağlıyor fakat iOS'ta bunlara bir ihtiyacınız olmuyor çünkü iOS her şeyi zaten kendisi yapıyor. Bu kadar basit aslında konu.


    Bu arada fiziksel sağlamlık açısından iPhone 4'ler çok iddialı değil belki ama ben iPhone'u kararsızlaştırabilmeyi henüz becerebilmiş değilim. Kilitlenmiş falan bir iPhone da bilmiyorum henüz. "Bu iPhone da yavaş çalışıyor" diyen birini de görmedim ki görsem de gülerdim zaten.


    Ben Apple ile geç tanışmış biri olarak yılların pc ve alternatif platformlar macerasından sonra gördüm ki biz giderken apple dönüyormuş. Türkiye'de Apple hala tek tuşlu mouse kullanan bilgisayarlar olarak bilindiği için osa gerek, bu durumu kabullenmek genelde biraz zor oluyor.

    Seri cevaplar 1: FT hedeflerine bir türlü vaktim olmadı. Bugün yarın ağaçtan bir deneme hedefi yapacağım, ona göre bir çizim çıkaracağız artık.
    Seri cevaplar 2: Benim kaynağıma göre Cumartesi yağış görünmüyor ama "Rüzgarlı" olduğu söyleniyor.
    Seri cevaplar 3: Sumatranın güç ayarı var, neden başka silaha ihtiyaç olsun ki?
    Seri cevaplar 4: Bende de bir takım silüet hedef var, gelebilirsem onları da getiririm.

    .577 Tyrannosaur kalibresi sadece fil avı amaçlı değil. Genel olarak tüm büyük avlarda kullanılmak üzere tasarlanmış olsa da ekseriyetle avcılara saldıran gergedan gibi büyük hayvanları durdurabilmek için son çare olarak kullanılıyor.

    en dusuk gucte tufegin attigi bile duyulmuyor ama sanirim boncuk tabancasi gibi fps i , chrono ile olcmek lazim


    6,35mm için en düşük 195fps ölçtük. Sonrasında yanlış hatırlamıyorsam 300, 350, 400, 450, 500, 550, 600 diye gidiyordu. tabii bu sayılar kesin değil, sadece benim hatırladığım şekli. Genişçe bir aralıkta güç ayarındaki her kademede 50fps hız fark gördüğümüzü hatırlıyorum.

    Bu aralar çok yoğun olduğum için malesef çevirisini yetiştiremedim. Önümüzdeki hafta yayınlayabileceğimizi sanıyorum.

    AŞTİ ve Çankaya tarafından katılacak olup araç sıkıntısı yaşayan arkadaşları Serdar ve ben sabah saat 07:00'de AŞTİ'den, 07:30'da ise Turan Güneş Bulvarı Kavşağı Çetinkaya Mağazası önünden alabiliriz. Bu ve çevre konumlardan katılmak isteyen arkadaşlar telefonlarını özel mesaj ile bana atarlarsa iyi olur.


    Diğer yerlerden katılmak isteyip araç sıkıntısı olan arkadaşlar da telefonlarını bana atarlarsa uygun konumdan alabilecek diğer araç sahibi arkadaşlara yönlendirebilirim.

    Twist oranlarında 1/18" ve 1/8" değerleri yiv ve setlerin 18 inçte bir tam tur ya da 8 inçte bir tam tur attığını belirtir.


    Twist yönünün atışa etkisi ise yanal rüzgar halinde görülür. Sağ twiste sahip bir namludan atılan mühimmat soldan rüzgar aldığında yükselir, sağdan rüzgar aldığında düşer. Sol twiste sahip namludan atılan mühimmat ise tam tersi şakilde sağdan rügar aldığında yükselir, soldan rüzgar aldığında düşer.


    Burada yandan rüzgar alan peletin yükselmesi ya da düşmesi "backspin" ve "topspin" hareketine bağlıdır. Yanal rüzgar alan peletin kendi etrafındaki dönüşü bir Magnus Etkisi yaratır. Magnus Etkisi ise temelde Bernoulli Prensibi ile açıklanır.


    Detayına hiç girmeyeyim yani. ;kihhik,